Huzur ve Bakımevlerinde Yaşam Kalitesini Etkileyen Faktörler - Liman Huzurevi ve Bakımevi - Yaşlı Bakım Merkezi
logo
  • 0 (212) 662 01 41

  • info@limanhuzurevi.com

  • Liman Yeşilköy

  • Yeşilköy Mah. Cümbüş Sok. No:8 Bakırköy / İstanbul

Yardıma ihtiyacın mı var ?

Bize 0 (533) 222 22 67 bu numaralardan ulaşabilirsiniz.

Hemen Arayın
Huzur ve Bakımevlerinde Yaşam Kalitesini Etkileyen Faktörler

Huzur ve Bakımevlerinde Yaşam Kalitesini Etkileyen Faktörler

Hızla artan yaşlı nüfusta yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, sağlık alanı ile ilgili hemen her alanda en önemli hedeflerden biri olarak gösterilmektedir. Yaşlı kişilerde tedavinin primer amacı, yaşam kalitesini iyileştirmek, ölüm hızlarını ve sağlık bakım hizmetlerinin kullanım yüzdesini azaltmak olduğu için, klinik pratiğimizde yaşam kalitesini ve etkileyen faktörleri göz önünde tutmak gerekmektedir.

Son 10 yılda, “yaşam kalitesi” kelimesi daha çok kullanılır olmuş, klinik pratik ve bilimsel araştırmaların odağı haline gelmiştir. Buna rağmen, yaşam kalitesini belirleyen alanlar konusunda araştırmacılar halen fikir birliğine varamamıştır. Yaşam kalitesi denildiğinde, kişinin psikolojik, fonksiyonel ve sosyal yönü ile ilgili kavramlar önem kazanmaktadır. Bu üç farklı boyutun kişinin sağlık durumu ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü yaşam kalitesini etkileyen tüm faktörler birbiri ile bağlantılı olup, diğer faktörleri de etkilemektedirler.


Yaşam kalitesi, iyi sağlık standartı için anahtar rol oynamaktadır. İleri yaş kişilerde sağlık standartını yükseltmek; günlük yaşamında bağımsız olmak, yüksek kognitif ve fizik düzey ve yaşama aktif katılım ile ilişkili görünmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Sağlık ve İnsan Kaynakları Hizmetleri Bölümü (US Department of Health and Human Services) tarafından 2000 yılında belirlenmiş sağlık standartı için, düzenli egzersiz, sigaradan ve aşırı alkol tüketiminden kaçınmak, beslenme ve yaşa uygun aşılamayı (bağışıklamayı) önermektedir.

 

Yaşlılarda, fonksiyonları korumak, bağımsız olmalarını sağlamak ve yaşam kalitesini iyileştirmek temel hedefler içinde yer almaktadır. Bunun deneni, fiziksel kısıtlılık ve fonksiyonel problemler; yaşam kalitesinde azalmaya, sağlık harcamalarında artış ve uzun süreli bakıma neden olmaktadır. İleri yaştaki genel sağlık durumu, kronik hastalıkların sayısı, günlük yaşam aktiviteleri, kan basıncı kontrolu, egzersiz ve cinsiyet yaşam kalitesinin belirleyicisi olarak bulunmuştur. Tıbbi problemler öncelikli olarak fonksiyonel değişikliklerle ortaya çıktığı, fonksiyonel kayıplar yaşam kalitesini etkilediği, özürlülüğe neden olduğu ve hasta ve bakıcılarını etkileyeceği için önemi büyüktür. Fonksiyonlar ve fiziksel durumdaki küçük değişikliklerin, hasta ve bakıcılarının yaşam kalitesinde büyük farklılık yaratacağı unutulmamalıdır.

Ağrı sıklığı yaşla artma eğilimindedir ve fonksiyonel kısıtlılık, bozulmuş uyku ve yaşamdan memnuniyette düşüklüğe neden olmaktadır. Kişilerin yaşam kalitesini ciddi derecede etkilemektedir. Bu nedenle, ağrı sadece tek bir sağlık problemi gibi algılanmamalı ve diğer faktörlerle ilişkisi de göz önünde bulundurulmalıdır.

Sosyal ilişkiler: Hastanın tedaviye karar aşamasında etkili olması, sağlık algılamasını ve kendini iyi hissetme düzeyini arttırmaktadır. Sonuçta da, hasta duygu ve isteklerine verilen önemle yaşam kalitesi etkilenmektedir. Yaşlı kişilerin sosyal ilişki düzeyleri ilginç şekilde; hastalık, ölüm ve fiziksel fonksiyonlarını etkilemektedir. Sık hastane yatış öyküsü olan yaşlılarda, kapsamlı geriatrik değerlendirme ve evde yapılan rehabilitasyon programları, özürlülükte azalma ve yaşam memnuniyetinde artışa yol açmaktadır. Bunun yanında, iş-uğraşı tedavisi ve çevre adaptasyonları da fiziksel fonksiyonları iyileştirmek açısından yararlı olmaktadır. Hastanın sağlık personeli ile karşılaştığı ilk andan itibaren tedavisi sonuçlanıncaya kadar devam eden tüm bu aşamalar hastanın yaşam kalitesini etkiliyor görünmektedir. Değiştirilebilen ve modifiye edilebilen faktörlerin bilinmesi, elbette ki bizim yaşlıya yaklaşımlarımızı değiştirecektir.


Düşme: Yaşlı kişilerde düşmelerin önlenmesi önemli bir konudur. %30-50 arasında yaşlı, yılda en az bir defa düşmektedir. Düşmenin; kırık, düşme korkusu, fiziksel, psikolojik ve sosyal fonksiyon kabiliyetinde azalmaya neden olması, yaşam kalitesinin etkilenmesine neden olmaktadır. Fiziksel kırılganlık ve düşme ile ilişkili yaralanmalar, yaşam kalitesini ve yaşlı kişinin genel fonksiyonlarını etkileyeceği için yapılan çalışmalarda da bu konu üzerine yoğunlaşılmıştır.

Hareket kaybı: Sedanter yaşam ve hareket kaybı, özürlülük açısından risk faktörü olduğu gösterilmiştir. Hareket yeteneği ve günlük yaşam aktiviteleri, yaşam kalitesinin önemli elementleridir. Çalışmalarda, hareket edebilme yeteneği ve bağımsızlığın kaybı, ölüm ve bakımevlerine yerleştirmenin belirleyicisi olarak tanımlanmaktadır. Böylelikle hareket edebilme yeteneğinin korunması veya iyileştirmesi, yaşam kalite ve kantitesini arttırmaktadır.

Depresyon: İleri yaşta görülen en sık ve özürlülüğe en fazla neden olan psikiyatrik hastalık olup, hastalık ve sağlık harcamaları açısından da önemlidir. Depresyon günlük yaşam aktivitelerinde bozulma ve yaşam kalitesi ile belirgin ilişkili görünmektedir. Tanı konmuş depresyon sıklığı düşük olsa da, depresif belirti ve bulguların klinik olarak anlamlı olduğu yaşlı yüzdesinin 15-25 arasında olduğu söylenebilir. Sosyal fonksiyonların ve yaşam kalitesinin azalması, fiziksel özürlülük ve kognitif etkilenmenin artışı ve intihar girişimi ile ilişkili görünmektedir. Bu nedenle yaşamın ileri aşamalarında depresyonun tanınması ve uygun zamanda tedavi edilmesi önem taşımaktadır.
İdrar ve gaita kaçırma da önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır (%3.7-26). Yaşla birlikte sıklığı artmaktadır. Genellikle hekimler tarafından sorgulaması yapılmamakta, hasta tarafından da utanma, yaşlılığın normal seyri, tedavi olamayacak olması nedeniyle gizlenmektedir. Oysa sosyal, fiziksel ve hijyenik boyutu nedeniyle yaşam kalitesini belirgin olarak etkilemektedir. Hem hasta hem de bakıcılarında, depresif belirti ve bulgulara da yol açtığı bilinmektedir. İdrar kaçırması olan kişilerin daha depresif oldukları ve sağlık algılamalarının kötü olduğu görülmüştür. Ortaya konulmuş çalışmalarda, sadece %40 hastanın tedavi edici veya koruyucu önlem yöntem aldığı belirtilmektedir.

Bunun iki yönlü etkisi olduğu düşünülebilir: birincisi; işitme kaybı ile aslında diğer sistemlerdeki problemlerin ilişkili olduğu, ikincisi de; buna bağlı iletişim problemleri ve sosyal ortamlara girişte zorluklar olmasıdır. Tedavi edici yaklaşımlar kişinin yaşam kalitesini belirgin olarak arttıracaktır.
Genel populasyonun özellikle şu anda ve gelecekte büyük parçası olan yaşlı bireylerin, yaşam kalitesinin korunması ve aktif yaşam sürmelerinin sağlanması, hekimlerin ve toplumdaki diğer bireylerin duyarlılığına bağlıdır. Biz rehabilitasyon hekimlerinin amacı, toplumu ve sağlık personelini bu yönde bilinçlendirmek ve kaliteyi mümkün olan en üst seviyeye çıkartmaktır.